Koronavirüs salgınının başlamasının ardından hangi önlemleri aldınız, nasıl bir yol haritası çizdiniz?
Tabii tüm dünya gibi biz de salgını şaşkınlıkla karşıladık. Ülke olarak bu süreçten nasıl etkilenebileceğimizi düşünmeye başladık.
Biz yurt içi yolcu ve kargo taşımacılığı hizmeti veriyoruz. Bu durumla karşılaşınca ilk tepkimiz yolcu taşımacılığını durdurmak oldu. Zaten hükümet de bu yöndeki önlemlerini açıklamıştı. Tabii öncelik sağlık olduğu için bu konuda alabileceğimiz tedbirlerle ilgili iş arkadaşlarımızla toplantılar yaptık. Ondan sonra yol haritamızı belirledik.
18 Marttaki Bakanlar Kurulu kararı ile yurt içi yolcu taşımacılığının yasaklanması ve toplu taşımanın durdurulması ile beraber biz de yurt içi seferlerimizi karantina süreci içerisinde durdurduk. Sonrasında araçlarımızı, ofislerimizi dezenfekte ettik. Ofislerimizdeki oturma düzenlerinde sosyal mesafeye uygun düzenlemeler yaptık. Yolcu taşımacılığı konusunda iş ortaklarımızla istişare ederek satışları durdurduk.
Bu süreç kargo hizmetlerinizi nasıl etkiledi?
Kargo hizmetimize devam ediyoruz. Tabii salgın öncesine kıyasla şu an yüzde 50 kapasite ile çalışıyoruz. Ticari faaliyetlerin büyük ölçüde durması, insanların sağlık ve gıda ihtiyaçlarına öncelik vermesi birçok sektörü etkiledi. Bu yüzden kapasite de eskiye kıyasla düşmüş durumda.
Tabii yurt içi kargolar azalırken uluslarası kargo trafiği arttı. Biz aynı zamanda THY’nin kargo acentesiyiz. Orada bir artış söz konusu.
Personellerinizle ilgili bu süreçte hangi önlemleri aldınız? Şirketinizde işten çıkarmalar oldu mu?
HR Direktörüz tüm çalışma arkadaşlarımız ile tek tek görüşüp çalışma grafiklerini revize etti. Seferlerini durdurduğumuz yolcu taşımacılığında görev yapan personellerimizin izinleri ayarlandı. Kronik hastalığı bulunan ya da risk grubunda olan personellerimizin evden çalışmaları için planlamalar yapıldı.
Ofislerde ve kargo departmanımızda mecburen çalışması gereken personelimiz için tüm tedbirler alındı. Sosyal mesafenin korunması sağlandı, dezenfeksiyon işlemleri düzenli olarak devam ediyor. Çalışanlarımızın sağlığını korumak için gerekli her türlü önlemi almış bulunuyoruz.
Çalışma arkadaşlarınızla koordineyi nasıl sağlıyorsunuz?
Kargo hizmetimiz devam ediyor ve oradaki çalışma ortamı fiziki bir çalışma gerektirdiği için mecburen personelimiz buralarda görev yapıyor. Maskeli, eldivenli, sosyal mesafenin gözetildiği bir çalışma ortamı sağladık.
Ofiste çalışması gereken personellerimizin sayısını azalttık ve vardiya sistemi ile belirli günlerde ve saatlerde çalışmaları için gerekli ayarlamaları yaptık.
Evden çalışan personellerimiz ile geleneksel yollarla haberleşme sağlıyoruz. Telefon, WhatsApp, Viber, Team Viewer gibi teknolojik uygulamalardan faydalandığımız toplantılar gerçekleştiriyoruz. Skype for Business, Zoom gibi uygulamalarla da geniş katılımlı toplantılar düzenliyoruz.
Peki bu düzen çalışma verimliliğine nasıl yansıdı? Mecburiyetten alınan bu önlemler devam ederse ileride bazı avantajlar da getirebilir mi?
Elbette bazı sektörlerde insanların evden çalışmaları ofis masraflarını ve diğer giderleri düşürüyor. Personelin yol masrafları azaldığı için maddi olarak onlara da olumlu yansıyabilir. Ancak biz hizmet sektöründeyiz. Merkez ofisimizde ve kargo bölümünde çalışan arkadaşlarımızın çoğu fiziksel çalışma gerektiren işlerde çalışıyorlar. Bizim durumumuzda bu biraz zor görünüyor.
Salgının ikinci dalgasının yaşanması ihtimaline karşı ileriye dönük bir strateji oluşturunuz mu?
Dünyadaki şirketlerin tamamı gibi biz de bu duruma hazırlıksız yakalandık. Acil ve radikal kararlar alarak yolumuza devam etme zorunluluğu doğdu ve biz de hem personelimizi hem de müşterilerimizi mağdur etmemek adına yolumuza devam ediyoruz. Bu anlamda kriz dönemlerinde doğru kararları alan şirketler bu süreçleri daha rahat atlatır. Bu açıdan baktığınızda biz kendimize şöyle bir strateji belirledik. Personelimizin eğitiminin üstüne düşmeye karar verdik. Onlara bu tür ciddi durumlara karşı anında tepki vermeleri ve yaşanabilecek benzer durumlara karşı hazırlıklı olmaları konusunda eğitimler veriyoruz ve vermeye de devam edeceğiz.
Biz burada çok eski bir şirketiz. Bu tip bir salgın yaşamasak da ekonomik anlamda çok ciddi zararlar veren bazı krizleri yaşadık. O dönemlerde de çalıştık ve bunların hepsini atlattık. Bu krizi de personelimiz ile beraber atlatıp yolumuza devam edeceğimize inanıyorum.
Bu süreçte en çok sıkıntı çektiğiniz konular neler?
Karantina nedeniyle sadece Günsel değil , tüm ticareti işletmelerin sıkıntı yaşadığı doğrudur. İş yerleri kapanan, işleri duran, operasyonları azalan bazı müşterimiz var. Elbette ki onlardaki olumsuzluk bizleri de dolaylı yoldan etkiliyor. Bunun dışında personelimizin ulaşım sorunu, mevcut çalışma grafiklerinin değişmiş olması, hijyen ile ilgili aldığımız tedbirlere alışma süreci bizleri etkiledi. Ancak bu sıkıntıları mümkün olduğunca personelimize yansıtmıyoruz. Çünkü böyle durumlarda herkesin elini taşın altına koyması gerektiğine, bu zorlukları bu tür tavizlerle atlatacağımıza inanıyorum.
Bu krizleri atlatırız fakat psikolojik etkileri konusunda çok dikkatli olmalıyız. Salgın sonrası yaşanabilecek psikolojik yan etkilerinden toplumumuz adına endişeliyim. İnsanlar ruh sağlıklarına dikkat etmeli. Psikolojik olarak bizi etkileyen en önemli husus ise araçlarımızın garajda yatarda olması. Şirket tarihimizde hiç böyle bir durumla karşılaşmamıştık.
Ukrayna’da hükümetin salgına karşı aldığı önlemlerle ilgili ne düşüyorsunuz?
Hükümet zamanında aldığı önlemlerle salgının daha fazla yayılmasını bir anlamda önlemiş oldu. Yurt içi ve uluslararası ulaşımın durdurulmasının, bizim işlerimize zarar vermesine rağmen, doğru kararlar olduğunu düşünüyorum. Elbette sektörlerin farklı beklentileri var. Bu krizi telafi etmeye yönelik hükümetin bir plan ve program yapacağını düşünüyorum.
Salgının etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tabii ki ekonomiye büyük zararı oldu. Herkes etkilendi. Büyük şirketlerden KOBİ’lere ve pazarda satış yapan pazarcıya kadar herkese olumsuz yansıdı.
Salgının tamamen bir felaket olduğunu söylemek de yanlış olabilir. Bütün bu kötü haberler dışında doğada sevindirici gelişmeler olduğunu da görüyoruz. Tabii insan eli ile çıkarılan yangınlar ve onun yarattığı kirlilik hariç, hava kirliliğinin azalması, insanoğlunun açtığı bazı yaraları doğanın bu kadar kısa sürede sarması, bazı nesli tükenmek üzere olan hayvanların tekrar ortaya çıkması gibi sevindirici durumlar da yaşanıyor. Alınacak bazı önlemler ile çocuklarımıza daha temiz bir dünya bırakabileceğimiz konusunda umut taşımaya başladık.
Salgın sonrasıyla ilgili beklentileriniz neler?
Medyadan takip ettiğimiz ve gördüğümüz kadarıyla hayat artık eskisi gibi olmayacak. Daha hijyenik olma zorunluluğu doğdu. Bilim kurulları tabii bu salgın konusunda daha fazla bilgiye sahip. Kısa süre içinde salgının sonlanacağını ümit ediyorum. Bu konuda umutsuzluğa kapılmak istemiyorum. Olumlu taraflarına da bakmak lazım. Doğaya müsaade ettiğimiz takdirde, hızla yaralarını sarmaya başladığına şahit oluyoruz. Şirketlerin, çalışanların yaptıkları işlerde daha dikkatli, daha hassas olmaları gerektiği konusu ön plana çıkıyor. Daha temiz bir dünyaya, daha az yıpratılmış bir doğaya kavuşmak, çocuklarımıza daha aydınlık bir dünya bırakmak bizim elimizde.
Bu süreçle birlikte teknolojiyi daha aktif kullanmaya başlayacağız, seyahatler belki azalabilir. İnsanların birbirleri ile yakın temasları ileride de azalabilir. Teknolojiyi daha aktif kulanan şirketler büyür ve başarılı olur. Tabii şu an için tam olarak nelerin bizi beklediğini kestirmek zor. Zaman gösterecek.
Bu vesileyle, geride bıraktığımız 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı kutluyorum. Tabii benim için bu çifte bayramdı, kızımın da doğum günüydü. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü de bizlere armağan ettiği Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı içinde minnet ve şükran ile birkez daha anıyoruz.
Ayrıca 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı da anlamlı ve önemli bir gün. İşçilerin, emekçilerin, emeğe önem veren herkesin bu anlamlı gününü kutlar, emek ve dayanışmayı hatırlatan bu günü yarınların daha aydınlık olması umudu ile yürekten kutlarım.
1.5.2020