“Türk lirası Kasım 2016’da yüzde 12, 2016’nın başından bu yana yüzde 20 değer kaybetti. Bu, gelişmekte olan ülke para birimleri içinde en kötü gösterge oldu. Ekonomisi petrol ve doğalgaz satın alımına doğrudan bağlı olan Türkiye için para politikası her zaman için kilit önem taşıyor. Son yıllarda GSYH’nin yüzde 10’u civarında olan ödemeler dengesi açığı, enflasyon ve işsizlik ile birlikte temel tehdidi oluşturuyor.
Türkye’de son iki yılda Gezi Parkı protestoları sonrası yaşanan iç kriz, Ergenekon ve yolsuzluk skandalları yatırımcıları korkuttu.
Darbe girişimi sonrası yaşanan iç siyasi çalkantıları ABD başkanlık seçimlerinin sonuçları da gidermedi. Trump’ın başkan seçilmesi ve FED’in faiz artrımı doları güçlendirirken, Türkiye’de on binlerce Gülen yandaşının tutuklanması, Gülen hareketiyle bağlantılı muhalif medyaya baskılar, anayasa değişikliği tartışmaları, ABD karşıtı söylemdeki yükseliş ve muhalif medyaya baskılar yatırımcıların güvenini tazelemedi.
Erdoğan, dış güçleri TL’yi güçsüzleştirmekle suçladı. Türkiye Cumhurbaşkanı, ‘faiz lobisi’ olarak adlandırdığı bankacıları ve finansçıları sevmemesiyle biliniyor.
Erdoğan, halka yeniden ortak düşmana karşı birleşmesi için bir gerekçe yarattı. Erdoğan’ın çağrısı sonrası ülkede döviz satışı ve altın satın alımında ciddi artış oldu. TL az da olsa güç kazandı.
“Asıl sorun siyasi belirsizlik”
Uzmanlar, kronik ödemeler dengesi açığından dolayı her zaman için dış yatırımlara bağımlı olan Türkiye ekonomisinin asıl sorununun, iç ve dış politikadaki belirsizlik olduğunu söylüyor.
Bazı uzmanlar, üçüncü çeyrekte Türkiye ekonomisinin eksiye düşebileceğini öngörüyor. Eğer bu eğilim devam ederse, bu durum teknik olarak resesyon olarak adlandırılacak ve bununla, hamsi karşılığı dolar bozdurularak başa çıkılamaz.”
Yazının tamamı için: http://www.segodnya.ua/opinion/korsunskicolumn/chto-proishodit-s-ekonomikoy-turcii-778351.html
12.12.2016