Segodnya gazetesinde Kristina Zelenyuk imzasıyla yer alan analiz özetle şöyle:
“Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığının son beş yılına sadece kararlı ekonomik reformlar damga vurmadı. Türkiye’deki başarısız darbe girişiminin ardından Türkiye derin bir ekonomik kriz yaşıyor ve Cumhurbaşkanı’nın yetkileri çok ciddi şekilde artıyor.
Seçimlerde bu sefer muhalefet de güçlü sonuçlar elde etti. Erdoğan’ın en büyük rakibi Muharrem İnce yüzde 30,7 oy aldı.
Erdoğan 16 yıldır iktidarda ve bu süre içinde hiç seçim kaybetmedi. Demokratik olma iddiasındaki bir ülke için bu çok uzun bir süre. Erdoğan’dan daha fazla herhalde sadece Rusya’da Putin (18 yıldır) iktidarda, ancak bu ülkede demokrasi olduğunu söylemek güç.
Türkiye’de de demokrasi konusunda her şey yolunda değil. Freedom House raporuna göre, son 10 yılda Ankara demokrasi sıralamasında tam 32 basamak geriledi. Demokrasi seviyesindeki düşüşte Türkiye, Afrika ülkelerini de geride bırakarak ilk sıraya yükseldi.
2016 yılındaki başarsız darbe girişiminin ardından AB ve ABD, Türkiye’de demokraside çok ciddi gerileme olduğunu kaydetti. Muhalefete yönelik baskılar, medya kuruluşlarının kapatılması, toplu işten çıkarmalar, tutuklamalar ve son olarak idam cezasının geri getirilebileceğine dair açıklamalar, Ankara ile Batı’nın arasını iyice açtı.
Segodnya gazetesi, Erdoğan’ın iktidarının ilk yıllarında yüzünü Avrupa’ya döndüğünü, reformları hayata geçirdiğini, Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakerelerini yürüttüğünü özel haberlerle yazmıştı.
Ancak Kıbrıs referandumunun başarısızlığı, darbe girişimi ve bir dizi kanlı eylem sonucunda politikalar değişti. 125’ten fazla muhalif medya kuruluşu kapatıldı, Erdoğan’ın eski müttefiki olan ve darbe girişiminin arkasında olmakla suçlanan Fethullah Gülen’in 160 binden fazla takipçisi tutuklandı, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi, ABD karşıtı söylemler (ABD Suriye’deki ve Irak’taki Kürtleri destekliyor) arttı. Tüm bunlar ekonomik krizi ve yabancı sermaye kaçışını derinleştirdi.
Bu gelişmeler sonrası TL yüzde 30 değer kaybetti, Erdoğan halka dolarlarını satma çağrısı yaptı. İşin ilginci, insanlar Erdoğan’a ve partisine inandıkları için, dediğini yaparak gidip dolarlarını bozdurdular. Son seçim kampanyasına da ekonomik büyümeye ve terör tehdidine dair söylemler damga vurdu.
Türk ve Batılı analistler, Erdoğan’ın hem halk nezdinde, hem de kendi partisinin içinde konumunun zayıfladığını yazdı. Tüm bunlar Erdoğan’ı, Nisan 2017’de Anayasa referandumu yapmaya itti. Sonucunda tüm yetkilerin Erdoğan’da toplandığı referandum Batı’dan eleştiriler aldı.
“Kiev, Erdoğan’ı yakın takibe almalı”
Uluslararası toplum gibi Ukrayna’nın da Türkiye’den yeni bir şey beklememesi gerekiyor. Ankara, Moskova’dan S-400 füzelerini satın almaktan vazgeçmedi. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wess Mitchell, Rusya’dan S-400 füze savunma sistemleri satın alması halinde Türkiye’ye, ABD’nin Düşmanlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası (CAATSA) kapsamında yaptırım uygulanabileceğini açıkladı. Ukrayna’nın eski Ankara Büyükelçisi Sergey Korsunskiy, Türkiye’nin S-400 füzeleri ile kime karşı korunma sağlamak istediğinin belirsiz olduğunun, çünkü S-400’lerin NATO uçaklarına karşı tasarlandığının altını çiziyor.
Bu nedenle Kiev’in, Erdoğan’ın Moskova ile yakınlaşma girişimlerini yakın takibe alması gerekiyor. Konu sadece S-400 satışıyla ilgili değil. Ankara’nın, Gazprom ile birlikte Türk Akımı doğaz gaz boru hattı projesinin inşasına devam ettiği unutulmamalı. Kuzey Akım-2 projesinin de faaliyete girmesiyle beraber Ukrayna, Rus gazının Avrupa’ya transitinde tamamen devre dışı kalabilir. Ayrıca şunu da hatırlatalım: Erdoğan, birkaç gün önce bir televizyon programında, “En tecrübeli iki lider Putin ve benim” diyerek kendisini Putin ile kıyasladı.
26.6.2018